Karanlık Zamanlarda Sanat
“Bu filmde Paul Ricœur’ü düşünmeden edemiyorum. Ricœur, “Hakların Öznesi Kim?” başlıklı bir dersinde, insanın kendisini özsaygı ve özdeğere sahip bir birey olarak tanımlayabilmesi ve kabiliyetli bir özne olabilmesi için dört temel unsurdan söz ediyor. Bu dört şey, insanın kendisini ifade eden bir özne olarak tanımlayabilmesini sağlayan kabiliyetler; eylemlerinin yazarı olmak, bir anlatının, bir tarihin yazarı olabilmek (örneğin zorunlu göçle bölünmeyen bir tarih) ve son olarak kendi kelimelerimize, eylemlerimize sahip olabildiğimizde, kendimize anlattığımız hikayelerin anlatıcıları olduğumuzda ve onların (biri ya da birileri için) iyi veya zorunlu olduğunu söyleyebildiğimizde, etik kapasitemiz sayesinde kendimize değer verir ve saygı duyarız.
Ama tam da bu noktada işler ilginçleşiyor: Öznenin bu hakları kullanabileceği koşullar. Öznelliğin politik potansiyelinin burada yattığını düşünüyorum ve senin filmin bu noktada çok önemli, çünkü o insanlar nerede ve biz başkalarıyla hangi alanda veya kurumda bağlantıda olabiliriz?"
“Yani bir açıdan çok fütüristik, değil mi? Tarihlerden bahsediyoruz ama nihayetinde, aslında yapmaya çalıştığımız şey geleceği yapılandırmak. Hayalindeki gelecek ne? Biz orada nasıl yaşıyoruz? Orada ahtapotlar var mı? Benim hayalimdeki gelecekte, her şey technicolor, bir sürü kedi var ve evrensel bir temel gelir var. Herkesin dayanabileceği eşit bir temel var… Ve arkadaşlık dünyayı kurtarıyor.”